bir kurşun gibi. her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ...
paramparça olup eksildikçe böyle bambaşka yerlerimi çoğaltmayı öğrendim ben. nasıl desem bir kör kadar iyi duyuyorum. bir sağır kadar iyi görüyorum. eksildikçe bir şeyler ben bambaşka bir şeyler büyütüyorum başını omzumda büyüttüğüm gibi bir cuma gecesi galata kulesinde. bir cuma gecesi galata kulesinde sen büyüdün... sen büyüdün... sen büyüdün içimde... sığamadın sonra. gittin. ben eksildim eksildikçe de bir yalnızlık büyüttüm ellerimdeki kirle. kirle beslenen bir yalnızlık çoğalttım yalnız, "yalnızca." değil boyumu, boynunu geçti şimdi o, anneyi beklemeden uyumayı öğrendi, sen git.
bir kurşun gibi. her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ...
sen şimdi ne zaman geçsen bir cuma gecesi galata'dan bana keşke burada olsan diyorsun. olabilsem demezsin. orada olamayacağımı biliyorsun çünkü kuleden daha büyük yalnızlığım, daha büyüğüm her şey ve her şeyden, artık ben senin olduğun hiçbir yere sığamam sen git.
bir kurşun gibi... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ...
çoğaldıkça eksiliyorum ben. artık bir dilsiz kadar... bir dilsiz kadar kötü konuşuyorum. çoğaldıkça eksiliyorum ben. bir orospu kadar. bir orospu kadar kötü seviyorum.
bir kurşun gibi... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ... her aklıma gelişinde bir organ...
ne diyorum biliyor musunuz. ölürsem içimi paramparça eden bir kurşun yüzünden, o kurşunu içimden çıkarmayın.
26 Aralık 2015 - Denizli / Onur Budak