16 Ekim 2016 Pazar
Epilepsy Is Dancing
gövdem
seni kabullenemiyorum.
sadece insan değilmiş önce en sevdiğini öldüren
sendeki bu sürüklenişin yönünü anlamak için tuttuğum rüzgar gülünü
yine renksiz bir rüzgar parçaladı
tahtaları kırıldı kalbimin
oysa onu da bir rüzgar onarmıştı
gövdem
seni affedemiyorum
antony hegarty dinliyorum
saat dört yirmi yedi
ayaklarım çok üşüyor
bu rüyada ben
bir fırtına diliyorum
sana bir mektup gibi bakıyorum
ağzımı aralıyorsun. dudakların
içimden almak istediğin sözcükler var
içimden almak istemediğin sözcükler alıyorsun
sana anlatıyorum, dinlemelisin,
bir kaleye kapatmış seni bir masal
ve tüm kahramanları başka yerlerde unutmuş
gövdem
sana kanat olamıyorum
kal burada, bir jet uçağı düşle, yedisinde tahta bir kalple
sakinim
ilk defa onarılmak istemiyorum
kırılmak kendimi en rahat hissettiğim yer
başımı gök bellediğim bir yere yaslayıp
doğada neden hiçbir şeyin mavi olmadığını düşünmek istiyorum
bu tanrı olmadığımın kanıtı, biliyorsun
denizler mavi değildir, sana anlatıyorum, dinlemelisin
gözlerindeki irisi kucağımda sevmek istiyorum
onun için bir masalım var
tüm kahramanlar o masala kapatılmış
gövdem
seni azımsayamıyorum
bir yıldız gibi tutulduğun
bir küçük el gibi tutunduğun
o aslı boşluğa dayalı parçacık, neden hiç kopmaz...
neden dayanır bu dünyaya plastik çiçekler gibi
gövdem
seni koruyamıyorum
toprak çekmeli seni, ekmeli içine
buradaki tüm göz yaşları sana değsin
tüm gece ıslaklıkları
tüm avuç terleri
büyü.
çocuk ölenlerimiz için büyü
sana onları anlatmalıyım, merak etmelisin
onlar vurulup yatıyor kalbimizde;
kopan kaşlarıyla, bir kuş olup, kalede kalanlarımızı kurtaracaklar
bunu kanatlarına güvenmeyen herkese söylemelisin, bilmeliler
sabah oluyor.
bu kalbimin günlüğüymüş, söyleyebilirim
dilimi paslı bir çiviyle yaktım
bir yerden kopup gelen isyan benim
yine de, her şeye rağmen
sen bir yaratıcının olduğuna inanıyorsun, biliyorum
ölümden sonraki yaşama, yani ölüme ve dirilmeye on yedinde
sonrasını hayatın; ağrılı bir gece gibi yaşamaya
kirpiklerinle uyanacağın muhteşem sabahlara
o kokuya, o korkuya
gece yarısı dönüşülen şeylere
tüm iyiliğine ve tüm kötülüğüne dünyanın, inanıyorsun, biliyorum
tenine üzünçler eklediğim;
gövdem...
neden hep mağlubuz,
seni neden öpemiyorum.
Onur Budak
16 Ekim 2016 @İstanbul
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder