28 Eylül 2016 Çarşamba
Yatağına Geciken Şiir
bu kalbimin günlüğü mü, dilimin mi, söyleyemem...
bir yerlerimde kustukça temizleneceğini sandığım ağrılar var
bu uyanıklığı, ısınana kadar yanan bu beyaz ışığı
bu titrek şarkıyı, toplu iğnelerle çevrili harflere basan parmakları
bu kısık gözleri, bu buruk kalbi
ben, bir sokağın soğuduğu uçta doğurduğum;
ve yaralarımla emzirdiğim; sende sevdim.
sende sevdim çabucak kızaran bu kemiği
soğuğa çıktığı zaman elmacık kemiklerinde beliren bu mor damarları
güldüğün zaman kısılan o sesi
bakarken bir yerlere, ...bir yerlere, ...o en uzak yerlere
bir gözünden diğerine akan o şeffaf sıvıyı
değdiğim yanaklarında beliren o keskin ısıyı; sende sevdim.
...yüz isim verir gibi / yüz isme inanır gibi...
sende inandım bu kutsal maviye.
bu duyduğun senin
hırıltımda beliren bir cümle,
yatağına geciken bir şiir.
kapa kulağını geceye
kapa gecenin getirdiği her şeye
AMA GÖZLERİNİ AÇ BURADA DÜŞECEĞİN YERLER VAR
buraya siyah beyaz bir bakış at
buraya ayakların takılsın
buraya başını koy
buraya bir kirpik
buraya alnın sımsıcak
buraya sırtın parçalanmış
göğsümle karnım arasında duran bu derin boşluğa diyorum; dizlerin kaskatı
buraya kasığın donmakta olan ve henüz kurtarılan
buraya avuçların terli ve ıslanmakta olan
buraya omzun atmakta olan
buraya nabzın susmuş olan
AMA GÖĞSÜNDE BİR YARA AÇ ORADA DÜŞECEĞİM YERLER VAR
oraya bir çift kara bakış
oraya bir söz
oraya bir rüya
oraya bir sarılış kapanmakta olan
oraya bir uyku henüz başlayan ve henüz bitirilen
oraya bir serserilik çocuklaşmakta olan
oraya bir su çiçekleri büyütmek isteyen
bir kuyu gibi düşülen ve düşülmekte olan yarana diyorum; bir öpücük ıslak ve kurumaktan kaçınan
oraya; o en sarı, o en mavi, o en kırmızı yüzüne;
bir şiir işte, yatağını bulmuş olan...
Onur Budak
27-28 Eylül 2016, @İstanbul
21 Eylül 2016 Çarşamba
Çiçekler Ve Çocuklar
naif bir şiir olsun istedim bu
sıcak su torbaları, hafif giysiler
bir yerlerde yine bomba patlattılar
ben çok üşüdüm.
ezilmesin istedim bu şiir tüm çiçekler gibi
metal tadı değmesin ağzına
bir metalden doğup
bir metale çevirmesin yüzünü
istedim ki makineleri soldursun
sustursun tüm silahları
beni bir yere götürsün. bir yere
"çiçekler ve çocuklar"a.
oturup bir çiçeğin yürüyüşünü düşündüm bu şiirde
yere vurduğu topukları
ağaçları ve tohumları
düşündüm, dikenleri ve düşüşleri unutup
bir el gibi uzayan sarmaşıkların rengini
tırmanmayı onlarla başka bir göğe
ve bir mavide buluşmayı başka sarmaşıklarla
başka çiçekler ve başka çocuklarla
-rengini sen seç-
zarif bir şiir olsun istedim bu
çiçekler ve çocuklar.
bir yerde yine bomba patlattılar
ben çok kırıldım.
toprağı kazıdım, bereket anayı ve onun sırılsıklam kasığını
her yere geç kalıp
bir koparılışa yetiştim
bu koparılışı ben kendime çok benzettim.
(koptum ve kırıldım bu dünyanın dikenlerine
koptum ve kırıldım diz kapağımdaki çiziği hissedemediğime
koptum ve kırıldım ellerime batan dikene hiç üzülemediğime
koptum ve kırıldım ateşin ortasında bir oyuncak bırakabildiğime
...koptum ve kırıldım...)
koptum ve kırıldım bu dünyaya
koptum ve kırıldım bu dünyanın getirdiği her şeye.
bir hayvanın dişleri arasında buldum ben bu kelimeleri
göğsümde çoksesli bir gök,
gözlerim nasıl kırmızı.
burada öldürüp insanlığı, otların üzerine attılar
alıp gömdüm göğsüme
sonra bir sarmaşık uzadı...uzadı...uzadı...
ben bu şiiri en çok
çiçeklere ve çocuklara benzettim.
Onur Budak
18 Şubat 2016, @Denizli
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)