G.İnesi İçin
sesimin içindeki yankılar benden uzak, çok uzak
söylediğim her şey bambaşka bir şekle bürünüyor
ben koza diyorum, sana gelene kadar bir kelebek büyüyor
buraya birkaç örnek daha, daha,
ama sen bu kadarıyla da beni hep, anlarsın ya
pencerelerden bahsetmek istiyorum sana
göğsümün içinde açılıp kapanan, kilidi bozuk pencerelerden
sana pencerelerden bahsederken
baba hediyesi, penceresinden ışık girmeyen bir evden de
bahsetmek istiyorum
...o evde ağlayışımdan...
...o evde ışığımı arayışımdan...
...o evde kaybettiğim ölümlerden...
...o evde kaybettiğim aşklardan...
...o evde baba olan umut'tan...
sen bugün bir pencereye benzettin beni
ben altı bin yıl önce, penceresiz o evde, başucumda bir panşehirle
göğsüme delikler açıp, dışarının ışığını gördüm
ışığı gömdüm...ışığı gömdüm...
ilk defa bu kadar sağlam yazan şair gibi,
ilk defa bu kadar hızlı yazıyorum
"bu yorgun sokakları... adımlayıp gidiyorsun..." derken bir şarkı
"ben bir gün buralarda olmasam bile..."
denilen yerine geliyorum okuduğum şiirin
senin bu ısırılmış parmaklarından,
senin bu koparılmış tırnaklarından çıkıyor o şiir, biliyorum
bir parmağın ısırılışındaki acıyı
bir tırnağın koparılışındaki utancı
bir tırnağın saklanmasındaki gizemi de, yaşadım, biliyorum
öpüp kokladığın o anemon çiçeğiysem ben
bil ki, yeryüzüne senden döküldüm.
sen tesadüflere inanırsın, ben tesadüflere ağlarım
çocuk lan. çocuk lan, bu yeraltı dünyasında
öpeceğin bir hüzün
verme bana.
Onur Budak
20 Ağustos 2016, @İstanbul