16 Nisan 2015 Perşembe

Dur ile Duy arasında harf farklılığı filan var. Sonra bir de ortak nokta ki; ikisi de bir boka yaramıyor.

























Boğazımda buruk bir lir, kırık bir keman, kesik bir ıslıkla birlikte
bir yerlerde koynuna uzun bir yol şarkısını alarak büyüyen seni izleyemesem de, yolumu seninle aynı karanlıkta kaybedip, aynı ışıkta bulamasam da, sevgilim, ben senden hep haberdar olacağım.

Belki sen her şeyden habersizken, belki sen her şeyin farkındayken, belki sen... Sen... Ne zor sana isminle seslenememek... Sen birden gökyüzüne bakacaksın, gözlerin büyüyecek. Aşık olacaksın, o küçücük kalbin büyüyecek... Yıllar geçecek, geçecek, saçların uzayacak, ben onlara hiç dokunmamış olacağım. Yani diyorum ki, zaman senden bir şeyler çalarken, sana hep bambaşka şeyler verecek...

Devrilen günlerin enkazından sıyrılırken sen, yardım isteyen kalbimin sesini, uzun bir yol şarkısına kapılıp giderken, elbette duymayacaksın.

17.04.2015 - İstanbul / Onur Budak

14 Nisan 2015 Salı

Nar Masalı

,























Bir insan ağzı ne kadar dolabilirse o kadar doldum
İçime ağlayıp ağlayıp, taştım bir gece…

Ben de isterdim rüyadan sıçrayarak uyanıp şiirler yazmak yerine
Uykuda kolunu üzerime attığın için uyanıp
Öpmek seni, üzerini örtmek…
Ama bak daha ağustos, hiç üşümeyiz biz
En iyisi öpmek seni, bir yılan gibi kabuğunu soyup
Çıplak vücuduna senaryolar kurmak…

Kasığınla kasığımı ovmak
Bir baraj kurmak ağzına
Sonra kıpkırmızı dudaklarını aralamak
Yüzmek o buzlu sularda..
Köprücük kemiğinden gemiler yürütmek
Etini etime adamak
Kabuğunu sevgilim, kabuğunu soymak
Büyümesine izin vermek o küçük kalbinin…

Güzel şarkılar dinlemek, güzel  rüzgarlara kapılmak
Güzel şarkılara kapılmak, güzel rüzgarlar dinlemek
Söylemek, hep söylemek ikimizin adını bağıra çağıra
Aşkı öğretmek çocuklara
Hem bir kaşığı nasıl ağzına götüreceğinden daha önce öğretmek…

Evet, kuşkusuz ben de isterdim
Bir masala inanıp, bir masalı oynayıp,
Seni o kuleden kurtarmak..
Saçlarından tutup tırmanarak canını yakmak yerine
Nasıl olsa masal bu deyip, kanat takmak omzumdaki çukurlara..
Sahi sevgilim, düşündün mü hiç
Her şeyin bir masal olduğunu,
Her şeyi hayalimizde canlandırdığımızı bile bile
Neden bir cadı yaratıp prensesi kuleye kilitlediğimizi…

Ama ağustostu, hiç üşümeyecektik
Denizlerde yüzecektik, teninde sevişecektik
Teninde yüzecektik, denizlerde sevişecektik
Nar rengi bir nehir çıkaracaktık
Nehre akmasını söyleyecektik
Deltandan akmasını, dökülmesini göğsümdeki boşluğa..
Yaz deyip, yaza değip, güzel hikayeler biriktirecektik
Sonra bir şubat gecesi, her şeye rağmen güzel bir yazdı deyip,
Bu hikayeleri hatırlayıp ısınacaktık..
Nar; çıkmayan bir lekedir…

Bir ağaca su yerine ıslak bir öpücük verdim bugün
Bir yağmur buldum, onunla yukarı doğru yağdım
Ateşi suyla büyüttüm, toprağı güneşle
İlk defa bir başkasıyla uyumak istedim senin yerine
Ne dilersem tersi bile olmuyormuş, sevgilim, bunu da geç oldu, anladım.
Ama ağaç büyüdü.
Ağaç büyüdü ama.
Islak bir öpücük; hayattır…

Ah, benim hayat öpücüğüm, şüphesiz ne çok isterdim
Bir meteor yağmurunu seninle beraber izlemek..
Aynı gök altındaydık, aynı göğe bakıyor olsak yetecekti
Ama, ne yazık ki sen beni yüzüstü bırakıp gitmiştin..
Ama ağustostu, biz hiç üşememeliydik..

Arkanda tek bir fotoğrafını bırakmıştın
Ben o fotoğrafla ince kağıt kesikleri bırakıp,
Çıplak vücudumda senaryosuz ölüm sahneleri canlandırdım..
Ne yazık ki bıraktığın son izler bunlar oldu,
Seni bu yüzden asla bulamayacağım..

Hayat acımasız, masallar sahte..

İşte sevgilim, bu bizim gerçeğimiz;
Prensesin saçları kesik, prensin elleri paramparça..
Bu gerçeği sen yazdın sevgilim
İşte seni bu gerçek için
İşte seni bu ağustos günü üşüdüğüm için
Asla affetmeyeceğim…

18 - 19 Ağustos - Antalya / Onur Budak