7 Eylül 2014 Pazar

Çünkü Bazen Öyle Olur




















Bir kadın düşlersin. Bir erkek ya da. Onun gecesine uzanıp, onu öpüp koklamak istersin... Sarılıp sarmalamak, dokunmak, teninde uyumak, teninde uyanmak, teninde uyumamak ya da... Etini mesela, etine dokumak istersin... Ama o an kalbine öyle bir yumruk yemiş gibi olursun ki, sadece yanında özgürce ağlarken bulursun kendini...

Çünkü bazen öyle olur.

İçinde büyür bazı şeyler. Büyür, büyür, sonra bir bakmışsın ki yoksun. Onlar senin kalbindeki ufak acıyı avuçlarıyla sevip, öpüp, sulayıp, besleyip öyle bir büyütmüşlerdir ki, bir bakmışsın ki yoksun. Her yer acı, her yer acı...

Çünkü bazen öyle olur.

Ölümleri unutursun. Savaşları, dünyanın o büyük açlığını, ağlayan çocukları, babasının; cansız bedenini torbayla taşıdığı küçük Muharrem'i bile... Berkin'i bile... Gözlerini dünyaya yumarsın, yumarsın, sonra bir bakmışsın ki, açtığında artık her yer karanlık, her yer karanlık...

Çünkü bazen öyle olur.

Mevsimleri unutursun. Yazın sıcağını, kışın soğuğuyla karıştırırsın. Sonra bir bakmışsın ki, mevsimi bilip bilmemek zaten önemli değildir. Çünkü anlarsın; veda etmenin mevsimi olmadığını... Onun hep soğuk olduğunu...

Çünkü bazen öyle olur.

Öyle bir dünyada nefes alırken bulursun ki kendini, öyle bir ülkede yaşıyorsundur ki, bir çocuk doğurma hevesini bulamazsın içinde... Çocuğunun nerede büyüyeceğini düşünmezsin. Nerede okuyacağı önemsizdir. Önemsizdir çıkan ilk dişini kimin göreceği, ilk kahkahası, ilk ağlayışı... Dizlerinin ilk kanadığı o tatlı ama hüzünlü an, ilk aşık oluşu... Hiçbiri gelmez aklına. Nasıl öleceğini düşünürsün onun... Bir bakmışsın ki, bu düşünceler beynini kemiriyor, kemiriyor, sonra artık düşünmemeye, bir düşünme eylemini bile gerçekleştirememeye başlamışsın...

Çünkü bazen öyle olur.

Bazen bir otobüsün camından dönüp geçmişine bakarken bulursun kendini. Yitirilen dostluklar ve aşklar ve evler gelir aklına. Hepsini unutacağını düşünürsün. Sonra yıllar geçer, bir şarkı duyarsın. Şarkı dilini ısırır, etini kemirir, kalbini emer. Hatırlarsın, hatırlarsın. Bir dostluktan ve bir aşktan ve bir evden geriye öyle şarkılar kalır ki, unutamazsın, unutamazsın. Bilirsin, hatırlamak boynunun borcudur...

Çünkü bazen öyle olur. Çünkü bazen öyle anlar gelir ki, bir tek hüznü olduğunu anlarsın, "kalbi olanın."

29.08.2014 / Onur Budak


3 Eylül 2014 Çarşamba

Her Şeye Rağmen Güzel Bir Yazdı














İki Güzel Antalya Yılına...

“Her Şeye Rağmen Güzel Bir Yazdı”

İstanbul’da yaşadığım bir veda sahnesi için: “Veda etmenin mevsimi olmuyor, o hep soğuk” demiştim. 2012 yazıydı, orada veda etmiştim güzel insanlara, Antalya’ya gelmek üzere…

Şimdi dönüp bakıyorum da, iki koca Antalya yılı devrilmiş. Devrilmiş; bilmem ardımızdan bir boşluğa mı, üzerimize mi… Ama üzerimize devrilen şeylerle yerin daha alt katmanlarına geçip, orada da mutlu olmayı da bildik biz, işte bu yüzden ne olursa olsun inanın hiç fark etmez.

Çok güzel dostlar tanıdım, iyilikleri hep aklımda. Çok güzel kızlar öptüm, tatları hala ağzımda. Çok güzel kızlarla uyudum, yaşattığı şefkat ölçülemez. ve çok güzel bir kız sevdim saçları sarı, gözleri mavi; denizle gelen, denizle giden… İşte onu da bıraktım bu deniz ülkesinde. Ama o dünyanın en güzel kızlarından biriydi. Ama öyle terk ederek değil, terk edilerek değil, unutarak hiç değil, onu içimde öldürerek bıraktım bu deniz ülkesinde, tıpkı Poe’nun Annabel Lee’yi bıraktığı gibi… Ama o dünyanın en güzel kızlarından biriydi. Ben çok denizlerde çok sular yuttum iki yıl boyunca... Çok kulaç attım, çok battım, çok çıktım; yüzmeyi öğrendim. Çok sancı çektim, çok güzel duygular doğurdum bu sancılardan. Duygularımı emzirdim göğsümde, kimi zaman kan aktı, kimi zaman süt ama büyüttüm ne kadar duygum varsa… Daha çok sevmeyi öğrendim ve özlemeyi ve ağlamayı ve korkmayı ve…

ve

da

yı…

Çok güzel şiirler yazdım, çok güzel kitaplar okudum, hayatın bunlardan ibaret olduğunu anladım… Şimdi dönüp bakıyorum, o kadar güzel insan bırakıyorum ki geride, kendim kadar düşünecek başka insanlarım da olmuş hayatımda artık. Benim güzel insanlarım… Sanırım bu iyi bir şey. Sanırım bu ağbi, abla, kardeş, anne, baba olmak gibi bir şey… Bu, bu çok güzel bir şey…

İşte o geride bıraktığım insanlara sesleniyorum şimdi. Onlar kendilerini biliyor…

Hayatın tüm gereksiz, önemsiz şartları bizi zamanla birbirimizden koparsa bile, bir gün bir şarkı açacağız ve burada, Antalya’da, Manavgat’ta, o veronez yeşili ırmağın ucunda olacağız. “Her şeye rağmen güzel bir yazdı” dediğimiz yazın sıcağında ısınacağız. “Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman” denilen yaza geri dirileceğiz. Bir şarkı bizim hayata karşı olan tüm sorumluluğumuzu unutturacak, bir akdeniz akşamında bulacağız kendimizi, sarı sıcak. Hatıralarımız kalacak… Aklımız kalacak… Kalbimiz kalacak… Şarkılar diyorum, şarkılar kalacak… Dinleyeceğiz bir tanesini, sonra Nazım gelecek hatırımıza, “Biz artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek isteyeceğiz…” Sonra eşlik edeceğiz bir şarkıya… Sesimiz yükselecek, bir marşa eşlik eder gibi saygı ve sevgi dolu olacağız, yine kendimizi o akdeniz akşamında bulacağız…

Tanıdığım tüm güzel insanlar, öptüğüm kızlar, uyuduğum kızlar, sevdiğim sarı saçlı kız… Hayatınızdan bir Onur Budak geçti. Antalya’dan bir Onur Budak geçti, onu unutmayın.

Hakkınızı helal edin, hakkınız ölçülmez. Her şey gönlümüzce olsun. Yolumuz açık olsun, kapalı olacaksa da çiçekler olsun önümüzde, onlar kapasın… Şimdi gözlerimden akan tatlı, tuzlu gözyaşını öpüp içiyorum, siz de öpün o gözyaşını…

Benim güzel insanlarım… Beni ve birbirinizi asla unutmayın. Unutmayın, her şeye rağmen güzel iki yıldı. Ve hep şu cümleyle hatırlayın;

“Her şeye rağmen, güzel bir yazdı.”

İşte demir aldı şilebimiz, gidiyor, gidiyor, gidiyorum.

03.09.2014 / Onur Budak 
Antalya